Translate

28 Haziran 2016 Salı

KISACA ÖĞRETMENLİĞİN ASIL ADI: GERÇEK SEVGİ...

            Bir gülücük "Günaydın.", bir gülücük daha, bir daha, bir, bir, bir.....
Bir sınıf dolusu gülücük günaydın. Her gününe sevgiyle, mutlulukla, çocuk kalbiyle GÜNAYDIN.  Başlar her gün sevgiyle, bir tutam sorunlar, öğretmen konuşur hoop hallolur.
Öğretmen bir güler hooop küçücük kalpler bir anda dünyanın en mutlu insanı oluverir. Hiç kimse o an onu üzemez. Çünkü öğretmen gülmüştür. Bir kere ona. Öğretmen seviyor ki onu, gülmüştür. Bir dönem böyle geçti işte. Bazen güldük bazen kırmızı biberli kızgınlıklar yaşadık ama sonunda hep sımsıkı sarılırdık.
Yoğun bir birinci sınıfın biraz geride kalmış, eli hiç gidip de yazı yazamamış blogunun yaz köşesi dolu dolu geçsin istemiyor değilim. Bu yaz bol bol yazmalar ve çizmeler var burada. Birinci sınıfta neler yaptık, nasıl daha iyi öğrendik. Hangi etkinliklerde keyif aldık. Sınıfa ve arkadaşlarımıza alışma süreçlerimizde hangi etkinlikleri gerçekleştirdik... Bol bol yazmalı ve konuşmalı bir yaz olsun o zaman. 

            Her işin başı sevgi ve özen. İşini severek ve isteyerek yapmak. Şu an bu yazıları yazarken bile özlüyorum bıdıklarımı. Çocuklara hayranla bakmak. Onlardan öğreneceğimiz çok şeyin olduğunu bilmek, yanlış değil de bizden farklı düşündüklerinin farkında olmak. Çocuk değil de çocuk kalpli bireyler olduğunu bilmek, çünküleri onlara açıklamak. “Olmaz, hayır” değil de “.... olmalı, düşünüyorum, biliyorum, inanıyorum.” Sözde değil de özde onlara değer vermek. Bu öyle bir frekans ki öyle bir duygu aktarımı ki... Onlara bu ışık hızıyla geçiyor diyebilirim. Gözlerindeki ışıltılara sana değer veriyorum gülümsemeleriyle yaklaşarak konuşmak. En önemlisi de yaptığımız her davranışın bilincinde olmak. Nedenlerini, niçinleri, çünküleri onlara anlatmak. O zaman işte yaptığınız ve yapacaklarınız bir bütün haline gelerek birlikte gelişiyorsunuz.

            Birinci sınıfın değerlendirmesini yapacak olursak sınıf dinamiğine ve iletişimimize sihirli bir değnek gibi değen Yogalin Çocuk Yogasının bana kazandırdığı bakış açıyla sınıfımda oluşturduğum “sevgi topu” sevgi topundan, “sevgi kalbi” ve “sevgi çiçeği”ne giden ve iletişimimizi kuvvetlendiren sorunlarımızı çözen mola zamanlarımız oldu. Öğretmenin enerjisi ve bakış açısı çocuklara tabii ki yansıyor ama şunu da söylemeliyim ki her işin başı SEVGİ... KISACASI SEVGİ... İçimizdeki çocuğun sevgiyle yaklaşmadığı hiçbir işten başarı elde edebileceğimize inanmıyorum.
Okulun açılmasından iki hafta sonra oluşan ve sınıf dinamiğine oturan bir uygulama olarak senenin başında belirlediğimiz kurallarda değişiklikler de yapabildik. Ortamdan farkında olmadan çekilen ve artık alışkanlık haline dönüşen davranışlarımız oldu. Örneğin, bir arkadaşı ile tartışan ve sorun yaşayan çocuk o sırada vurmak ve tartışmak yerine sevgi topuna veya sevgi kalbine gelerek sevgi topu ile nefes çalışması yaparak öfkesini azaltıp sevgisini artırmak için mola zamanı verdi. Buradaki çalışmada çocuklara: “Bazen sorunlar yaşayabiliriz, öfkemizin artıp sevgimizin azaldığı zamanlarda çok sinirleniriz. O sırada mola verebiliriz. Bunun için sevgi topumuza veya sevgi kalbimize gelerek öfkemizi azaltıp sevgimizi artırabiliriz. Kalbimize sevgi pompalayabiliriz. Bu sırada arkadaşımızla hemen konuşmak yerine sevgimiz onunla konuşmaya hazır olduğu zaman konuşabiliriz.” Şeklinde konuşulmuştur. Öğrenciler arasında sorunların bittiği tabii ki söylenemez sorun çözme ve öğretmene yönelme konusunda sevgi topu ilk durak olmuştur. Burada öğretmen gözetiminde de olmalıdır. Çocukların içselleştirmesi ve sorunlarının üzerini örtmesi yerine sevgi topu sorunları sağlıklı bir şekilde konuşabilmek için düşünme ve rahatlama molasıdır. Öğretmen sevgi topuna başvuran çocukların sorunlarını dinleyip yönlendirici sorularla sorunu yaşayan arkadaşların sorunları kendilerinin çözmelerini sağlamalıdır. Aslında fark etmeden onlara fener olmak misali. Göz ucuyla onları kontrol ederek iletişimlerini kendilerinin oluşturmalarını sağlamak. Akran iletişimini pekiştirmek.  Her çocuğun sevgi topuna dokunduğunu ve sınıf içinde hayatlarını kolaylaştırdığını söyleyebilirim. Tabii ki öfkemizi zaman zaman kontrol etmede, tartışmalarda öğretmenimizin hatırlatmalarına ihtiyaç duyduk ama onlarla bakışlarımız ve dilimiz hep aynı oldu. Gelecek yıllarda ve gelecek sınıflarımda da sevgi topu ve sevgi kalbi benimle olacak. Hatta ileride bir anne olursam sevgi kalbimiz minik ellerimizde olacak diyebilirim.

Sevgi topu materyali için kas becerilerimizi geliştiren küçük stres toplarından yararlandık. Sevgi kalbimiz için elleri olan küçük bir kalp oyuncağımız vardı. Birinci sınıflar için sevgi topu aynı zamanda el becerilerini geliştirerek kalem tutma aşamasında aslında bize yan hedefler, disiplinlerarası ilişkiler de oluşturuyordu. Sürekli sevgi kalbine gidip sorunu çözmeyen ve her soruna sevgi kalbine giden çocuklar mıydı? Tabii ki değil, bu hiçbir zaman sınırın üzerine gitmedi. Bu noktada öğretmen gözlemi ve yönlendirmesi çok önemli idi ve tabii çocukların hissetmesi. Bu noktada her biri: “Evet bizim öğretmenimiz, bizi seviyor, bize değer veriyor, arkadaşlarımız ve çevremiz ile iyi iletişim kurmamızı istiyor, şiddet bir çözüm değil, konuşmak ve anlaşmak önemli olan.” mesajını sezdiler ve konuşma yoluna gittiler. Bu noktada onlara kendinizi açık ve net ifade etmeniz, ben dilini kullanmanız, iletişimdeki dili de etkinleştirmektedir. Sevgiyle bakın, mutlu kalın, bol bol gülün, sevdiklerinize sarılın, hissedin ve önem verin.

Kısaca söylemek istediğim,  ÖĞRETMENLİĞİN ASIL ADI: GERÇEK SEVGİ....
           

            

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder