KISACA ÖĞRETMENLİĞİN ASIL ADI: GERÇEK SEVGİ...
Bir gülücük "Günaydın.", bir gülücük daha, bir daha, bir, bir, bir.....
Bir sınıf dolusu gülücük günaydın. Her gününe sevgiyle,
mutlulukla, çocuk kalbiyle GÜNAYDIN.
Başlar her gün sevgiyle, bir tutam sorunlar, öğretmen konuşur hoop
hallolur.
Öğretmen bir güler hooop küçücük
kalpler bir anda dünyanın en mutlu insanı oluverir. Hiç kimse o an onu üzemez.
Çünkü öğretmen gülmüştür. Bir kere ona. Öğretmen seviyor ki onu, gülmüştür. Bir
dönem böyle geçti işte. Bazen güldük bazen kırmızı biberli kızgınlıklar yaşadık
ama sonunda hep sımsıkı sarılırdık.
Yoğun bir birinci sınıfın biraz
geride kalmış, eli hiç gidip de yazı yazamamış blogunun yaz köşesi dolu dolu
geçsin istemiyor değilim. Bu yaz bol bol yazmalar ve çizmeler var burada.
Birinci sınıfta neler yaptık, nasıl daha iyi öğrendik. Hangi etkinliklerde keyif
aldık. Sınıfa ve arkadaşlarımıza alışma süreçlerimizde hangi etkinlikleri
gerçekleştirdik... Bol bol yazmalı ve konuşmalı bir yaz olsun o zaman.
Her işin
başı sevgi ve özen. İşini severek ve isteyerek yapmak. Şu an bu yazıları
yazarken bile özlüyorum bıdıklarımı. Çocuklara hayranla bakmak. Onlardan
öğreneceğimiz çok şeyin olduğunu bilmek, yanlış değil de bizden farklı
düşündüklerinin farkında olmak. Çocuk değil de çocuk kalpli bireyler olduğunu
bilmek, çünküleri onlara açıklamak. “Olmaz, hayır” değil de “.... olmalı,
düşünüyorum, biliyorum, inanıyorum.” Sözde değil de özde onlara değer vermek.
Bu öyle bir frekans ki öyle bir duygu aktarımı ki... Onlara bu ışık hızıyla
geçiyor diyebilirim. Gözlerindeki ışıltılara sana değer veriyorum
gülümsemeleriyle yaklaşarak konuşmak. En önemlisi de yaptığımız her davranışın
bilincinde olmak. Nedenlerini, niçinleri, çünküleri onlara anlatmak. O zaman
işte yaptığınız ve yapacaklarınız bir bütün haline gelerek birlikte
gelişiyorsunuz.
Birinci
sınıfın değerlendirmesini yapacak olursak sınıf dinamiğine ve iletişimimize
sihirli bir değnek gibi değen Yogalin Çocuk Yogasının bana kazandırdığı bakış
açıyla sınıfımda oluşturduğum “sevgi topu” sevgi topundan, “sevgi kalbi” ve “sevgi
çiçeği”ne giden ve iletişimimizi kuvvetlendiren sorunlarımızı çözen mola
zamanlarımız oldu. Öğretmenin enerjisi ve bakış açısı çocuklara tabii ki
yansıyor ama şunu da söylemeliyim ki her işin başı SEVGİ... KISACASI SEVGİ... İçimizdeki
çocuğun sevgiyle yaklaşmadığı hiçbir işten başarı elde edebileceğimize
inanmıyorum.
Okulun açılmasından iki hafta
sonra oluşan ve sınıf dinamiğine oturan bir uygulama olarak senenin başında
belirlediğimiz kurallarda değişiklikler de yapabildik. Ortamdan farkında
olmadan çekilen ve artık alışkanlık haline dönüşen davranışlarımız oldu.
Örneğin, bir arkadaşı ile tartışan ve sorun yaşayan çocuk o sırada vurmak ve
tartışmak yerine sevgi topuna veya sevgi kalbine gelerek sevgi topu ile nefes
çalışması yaparak öfkesini azaltıp sevgisini artırmak için mola zamanı verdi.
Buradaki çalışmada çocuklara: “Bazen sorunlar yaşayabiliriz, öfkemizin artıp
sevgimizin azaldığı zamanlarda çok sinirleniriz. O sırada mola verebiliriz.
Bunun için sevgi topumuza veya sevgi kalbimize gelerek öfkemizi azaltıp
sevgimizi artırabiliriz. Kalbimize sevgi pompalayabiliriz. Bu sırada
arkadaşımızla hemen konuşmak yerine sevgimiz onunla konuşmaya hazır olduğu
zaman konuşabiliriz.” Şeklinde konuşulmuştur. Öğrenciler arasında sorunların
bittiği tabii ki söylenemez sorun çözme ve öğretmene yönelme konusunda sevgi
topu ilk durak olmuştur. Burada öğretmen gözetiminde de olmalıdır. Çocukların
içselleştirmesi ve sorunlarının üzerini örtmesi yerine sevgi topu sorunları
sağlıklı bir şekilde konuşabilmek için düşünme ve rahatlama molasıdır. Öğretmen
sevgi topuna başvuran çocukların sorunlarını dinleyip yönlendirici sorularla
sorunu yaşayan arkadaşların sorunları kendilerinin çözmelerini sağlamalıdır.
Aslında fark etmeden onlara fener olmak misali. Göz ucuyla onları kontrol
ederek iletişimlerini kendilerinin oluşturmalarını sağlamak. Akran iletişimini
pekiştirmek. Her çocuğun sevgi topuna
dokunduğunu ve sınıf içinde hayatlarını kolaylaştırdığını söyleyebilirim. Tabii
ki öfkemizi zaman zaman kontrol etmede, tartışmalarda öğretmenimizin
hatırlatmalarına ihtiyaç duyduk ama onlarla bakışlarımız ve dilimiz hep aynı
oldu. Gelecek yıllarda ve gelecek sınıflarımda da sevgi topu ve sevgi kalbi
benimle olacak. Hatta ileride bir anne olursam sevgi kalbimiz minik ellerimizde
olacak diyebilirim.
Sevgi topu materyali için kas
becerilerimizi geliştiren küçük stres toplarından yararlandık. Sevgi kalbimiz
için elleri olan küçük bir kalp oyuncağımız vardı. Birinci sınıflar için sevgi
topu aynı zamanda el becerilerini geliştirerek kalem tutma aşamasında aslında
bize yan hedefler, disiplinlerarası ilişkiler de oluşturuyordu. Sürekli sevgi
kalbine gidip sorunu çözmeyen ve her soruna sevgi kalbine giden çocuklar mıydı?
Tabii ki değil, bu hiçbir zaman sınırın üzerine gitmedi. Bu noktada öğretmen
gözlemi ve yönlendirmesi çok önemli idi ve tabii çocukların hissetmesi. Bu
noktada her biri: “Evet bizim öğretmenimiz, bizi seviyor, bize değer veriyor,
arkadaşlarımız ve çevremiz ile iyi iletişim kurmamızı istiyor, şiddet bir çözüm
değil, konuşmak ve anlaşmak önemli olan.” mesajını sezdiler ve konuşma yoluna
gittiler. Bu noktada onlara kendinizi açık ve net ifade etmeniz, ben dilini
kullanmanız, iletişimdeki dili de etkinleştirmektedir. Sevgiyle bakın, mutlu
kalın, bol bol gülün, sevdiklerinize sarılın, hissedin ve önem verin.
Kısaca söylemek istediğim, ÖĞRETMENLİĞİN ASIL ADI: GERÇEK SEVGİ....